Bazılarınız 'Shogun' dizisini izlemişsinizdir (Fragmanı burada) Sonunda İeyasu Tokugawa Shogun oluyor yani daha önce parça parça olan ülkeyi birleştiriyor ve Japonyanın tek hükümdarı oluyor.
Ölümünden sonra onun için Nikko Toshogu tapınağını inşa edip orada defnediyorlar.
Bizim davet edildiğimiz müsabaka ise İeyasu Tokugawa'nın 400üncü yıldönümü etkinlikleri kapsamındaydı. Daha önce yabancılar davet edilmediğinden bu bizim için büyük bir onurdu.
18 ülkeden toplam 25 atlı okçu katıldı.
Başlamadan önce ilk olarak şunu söylemek istiyorum, Japonlar gördüğüm en sabırlı, sakin, kibar, iyi niyetli, temiz insanlar. Bu gezi benim için sadece sıradan bir müsabaka değildi, bundan öte hayata bakış açımı değiştirdi.
13 Ekim Salı
Bugün bineceğimiz atlarla tanıştık. Mevcut atlar arasında küçük Moğol ponyleri, emekliye ayrılmış İngiliz yarış atları ve dressage (konkür) atları vardı. At kalitesi genel olarak pek iyi değildi. Japonya ada olduğu için yer kısıtlı ve arazi pahalı oluyor, bu da at beslemenin lüks olduğu anlamına geliyor. Bu nedenden de Japonya'da fazla at olduğu söylenemez. Atların bir bölümünü 1000km uzaklıktaki Hokkaido'dan getirmişler. Anladığım kadarıyla Samuray'larda da aynı sorun varmış. Eski Japonya bir Osmanlı, Safevi veya Babür devleti gibi at ülkesi değilmiş.
Bana 'Festival' adında 23 yaşında bir Belçika dressage atını verdiler, sahibi fazla yormamamı ve dikkatli olmamı tembihledi. Ben binerken son nefesini verecek diye bir ihtimal vardı. Daha önce Yabusame (Japon usülü atlı okçuluk) yapmış ama binici bir türlü dörtnala kaldıramamış, tırs ile gitmiş. Bu atları binbir zahmetle getirdiklerini bildğim için tabiiki birşey söylemeden atımı kabul ettim.
15 Ekim Çarşamba
Bugün atlarla resmi geçit yapıldı. (Kortej için bana başka bir at verdiler bu arada.) Bayraklar elimizde binicilik kulübünden Nikko kasabasının merkezine, oradan yavaş yavaş Nikko tapınağına gittik. Orada atlardan inip tapınağa davet edildik ve özel bir bölümde rahipler bizim için herşeyin rast geçmesi için kısa bir ayin yaptılar, ok ve yaylarımızı kutsadılar. Japon arkadaşlar şöyle bilgilendirdi bizi: tapınağın o özel bölümüne ok ve yay ile girebilmek çok büyük bir ayrıcalıkmış ve daha önce hiç bir yabancı yapmamış.
Atın başında ve boynunda gördüğünüz süsler geleneksel Japon süsü. Kısa süre önce bitirdiğim Osmanlı tarzı çaprak'ımı (atın sağrı örtüsü) getirmiştim. Aynı atta hem Japon hem Türk/Osmanlı tarzı süsler görmek mümkün
Çarşamba akşamı bir toplantı yapıldı ve Japon ekibi müsabakanın kurallarını tek tek anlattılar, sorular soruldu vs.
Bizim düzenlediğimiz müsabakalarda bu kural bilgilendirmesini bazen yapmıyoruz ama mutlaka yapılması gereken birşey olduğunu belirtmek isterim.
Organizatörler 2 tur Kore parkuru ve 2 tur Kabak atışı öngörmüşler. Kore parkurunda 30'ar metrelik arayla sol tarafta 5 hedef bulunmaktadır. Parkura mesafe 5m. Bu defa normal Kore hedefleri kullanmak yerine hedefleri küçültmüşler. Hedeflerin çapı 60cm, bi portakal kadar ortası size 5 puan kazandıracak, sonra 4, 3, 2, 1 diye.
Normalde Kore ve Kabak parkuru en az 4 tur olur, ancak ikişer turla yetinmişler (yani çok az). Hedeflere tam alışırken müsabaka bitmiş oldu.
Sonra resmi konuşmalar yapıldı ve nefis Japon yemeklerini tatma şansına sahip olduk.
16 Ekim Perşembe - Müsabaka günü
Müsabaka alanı turistlerle dolmuştu bile. Parkurdan tören geçidi yaptık sonra iki gruba ayrılıp ilk 2 defa Kore parkurunu sonra 2 defa Kabak atışını tamamlayıp müsabakayı bitirdik.
Atım Festival'i dörtnala kaldırabildim çok şükür ve sağ salim sonra teslim ettim.
17 Ekim Cuma - Yabusame töreni
Yabusame, Japon atlı okçuluğu içeren ve yüzyıllardır değişmeyen dini bir ayin.
Yabusame bizim yaptığımız atlı okçuluktan oldukça farklı: Tahtadan oluşan 3 hedef var ve ucu ahşap topuz olan oklarla vurup kırmaya çalışılıyor. Ellerindeki büyük yayın ismi 'yumi'.
Yukarıda kır atın üstündeki Yabusame okçusu etkinliğin en önemli misafiriymiş. İeyasu Tokugawa'nın büyük torunuymuş!
Ölümünden sonra onun için Nikko Toshogu tapınağını inşa edip orada defnediyorlar.
Bizim davet edildiğimiz müsabaka ise İeyasu Tokugawa'nın 400üncü yıldönümü etkinlikleri kapsamındaydı. Daha önce yabancılar davet edilmediğinden bu bizim için büyük bir onurdu.
18 ülkeden toplam 25 atlı okçu katıldı.
Başlamadan önce ilk olarak şunu söylemek istiyorum, Japonlar gördüğüm en sabırlı, sakin, kibar, iyi niyetli, temiz insanlar. Bu gezi benim için sadece sıradan bir müsabaka değildi, bundan öte hayata bakış açımı değiştirdi.
13 Ekim Salı
Bugün bineceğimiz atlarla tanıştık. Mevcut atlar arasında küçük Moğol ponyleri, emekliye ayrılmış İngiliz yarış atları ve dressage (konkür) atları vardı. At kalitesi genel olarak pek iyi değildi. Japonya ada olduğu için yer kısıtlı ve arazi pahalı oluyor, bu da at beslemenin lüks olduğu anlamına geliyor. Bu nedenden de Japonya'da fazla at olduğu söylenemez. Atların bir bölümünü 1000km uzaklıktaki Hokkaido'dan getirmişler. Anladığım kadarıyla Samuray'larda da aynı sorun varmış. Eski Japonya bir Osmanlı, Safevi veya Babür devleti gibi at ülkesi değilmiş.
Bana 'Festival' adında 23 yaşında bir Belçika dressage atını verdiler, sahibi fazla yormamamı ve dikkatli olmamı tembihledi. Ben binerken son nefesini verecek diye bir ihtimal vardı. Daha önce Yabusame (Japon usülü atlı okçuluk) yapmış ama binici bir türlü dörtnala kaldıramamış, tırs ile gitmiş. Bu atları binbir zahmetle getirdiklerini bildğim için tabiiki birşey söylemeden atımı kabul ettim.
15 Ekim Çarşamba
Bugün atlarla resmi geçit yapıldı. (Kortej için bana başka bir at verdiler bu arada.) Bayraklar elimizde binicilik kulübünden Nikko kasabasının merkezine, oradan yavaş yavaş Nikko tapınağına gittik. Orada atlardan inip tapınağa davet edildik ve özel bir bölümde rahipler bizim için herşeyin rast geçmesi için kısa bir ayin yaptılar, ok ve yaylarımızı kutsadılar. Japon arkadaşlar şöyle bilgilendirdi bizi: tapınağın o özel bölümüne ok ve yay ile girebilmek çok büyük bir ayrıcalıkmış ve daha önce hiç bir yabancı yapmamış.
Atın başında ve boynunda gördüğünüz süsler geleneksel Japon süsü. Kısa süre önce bitirdiğim Osmanlı tarzı çaprak'ımı (atın sağrı örtüsü) getirmiştim. Aynı atta hem Japon hem Türk/Osmanlı tarzı süsler görmek mümkün
Korteje çıkmadan önce |
Japon geleneksel kıyafetleri ile bir hanımefendi |
Yüksek dağları ve doğasıyla Nikko'da manzara muhteşemdi |
Manzaraaaa... |
Tapınağa vardık
Soldan sağa Polonya, ABD, Moğolistan ve Türkiye |
Bu bildiğimiz meşhur 3 maymunun kaynağı işte Nikko Toshogu tapınağından |
Bizim düzenlediğimiz müsabakalarda bu kural bilgilendirmesini bazen yapmıyoruz ama mutlaka yapılması gereken birşey olduğunu belirtmek isterim.
Organizatörler 2 tur Kore parkuru ve 2 tur Kabak atışı öngörmüşler. Kore parkurunda 30'ar metrelik arayla sol tarafta 5 hedef bulunmaktadır. Parkura mesafe 5m. Bu defa normal Kore hedefleri kullanmak yerine hedefleri küçültmüşler. Hedeflerin çapı 60cm, bi portakal kadar ortası size 5 puan kazandıracak, sonra 4, 3, 2, 1 diye.
Normalde Kore ve Kabak parkuru en az 4 tur olur, ancak ikişer turla yetinmişler (yani çok az). Hedeflere tam alışırken müsabaka bitmiş oldu.
Sonra resmi konuşmalar yapıldı ve nefis Japon yemeklerini tatma şansına sahip olduk.
16 Ekim Perşembe - Müsabaka günü
Müsabaka alanı turistlerle dolmuştu bile. Parkurdan tören geçidi yaptık sonra iki gruba ayrılıp ilk 2 defa Kore parkurunu sonra 2 defa Kabak atışını tamamlayıp müsabakayı bitirdik.
Atım Festival'i dörtnala kaldırabildim çok şükür ve sağ salim sonra teslim ettim.
Moğol yarışmacı |
Çinli yarışmacı |
İsveçli yarışmacı |
ve ben.. |
Yabusame, Japon atlı okçuluğu içeren ve yüzyıllardır değişmeyen dini bir ayin.
Yabusame bizim yaptığımız atlı okçuluktan oldukça farklı: Tahtadan oluşan 3 hedef var ve ucu ahşap topuz olan oklarla vurup kırmaya çalışılıyor. Ellerindeki büyük yayın ismi 'yumi'.
Yukarıda kır atın üstündeki Yabusame okçusu etkinliğin en önemli misafiriymiş. İeyasu Tokugawa'nın büyük torunuymuş!