Sunday, 21 April 2013

Tirkeş niye bacağa bağlanmaz

Atlı okçuluğa ilk başladığım zaman kendini Türk okçuluğu konusunda tek otorite diye tanıtan bir adam 'bak atlı okçuluk müsabakasında Moğollar tirkeşi iyicene bacağına dolamışlar sabit kalsın diye, sen de öyle yap' demişti.
O zamanlar aklım yatmadı ve yapmadım, faydası veya zararı ne olduğunu bilmiyordum ama müze örneklerinde öyle bir şey yok ve minyatürlerde de görünmüyor, onun için yapmadım. Vardır ecdadın bir bildiği dedim. Sonradan neden bacağa bağlanmadığını anladım, Türk tarzı biniş stili ile ilgili.
Ama ilk müze örneklerinde tirkeşlerin bağlanış biçimine bakalım:
Kassel müzesinde Osmanlı tirkeşin iç tarafı

Yukarıda görüldüğü gibi tirkeş beldeki kemere 3 ayrı yerden bağlı. Ortadan aşağıya doğru vücuda veya kemere herhangi bir sabitleme mekanizması yok. Aşağı bölümden birdaha bacağa falan bağlanmıyor. Üç noktadan bele/kemere sabitleniyor.

Türk biniş stili 
Türklerde ve Orta Asya halklarında ata 'ayakta' biniliyordu, bugünkü jokeylerin binişleri kadar abartılı olmasa da üzengilere basılıp ayağa kalkılıyordu. Buna uygun üzengiler kısa ve eyerin ön ve arka kaşları yüksek. Atın aşağı yukarı hareketleri bacakların hafif eğilip yine düzelmesi ile kontrol ediliyor ve dörtnal giderken vücudunuzun üstü ve kol/omuzlar aşağı yukarı hareketi yapmıyor, dümdüz aynı çizgide kalıyor ve bu atlı okçuluk için çok önemli. Usta bir biniş stili ile neredeyse tüm sarsıntılar yok edilebilir.
Türk biniş stili

Atlı okçuluk Türk atlı okçusu biniş stili
Türk biniş stili
Bacaklar sürekli hareket ettiği için tirkeşi bacağa bağlarsanız tirkeş bacakla beraber hareket edecektir ve sabitliyeyim derken tam ters etkiyi yaratmış olacağız. Tirkeş müze örneklerinde ve resimlerde görüldüğü gibi  bağlandığı taktirde bacak hareket etse bile tirkeş sabit kalacaktır. 

... Türk atlı okçuları bunu belki iki bin senedir geliştirdi ki tirkeş yukarıdaki şeklini aldı. Dediğim gibi, böyle detayları incelemekte fayda var ve daima ecdadın yöntemini kullanmak gerekir çünkü..
vardır bir bildikleri...



Monday, 14 January 2013

Osmanlı bitti, 'moderen' atlı okçuluk başladı ...

Bugün önümüzdeki sezon atlı okçuluk müsabakalarında kullanacağım okları bitirdim. Pek bir iş de yapmadım zaten. Makaralı yayımın oklarını alıp boyunu kısaltıp plastik tüylerini çıkartıp gerçek tüy yapıştırdım.
  • Easton Carbonaeros
  • 400 spine
  • 8.1 gpi ağırlık
  • çekiş mesafesi 69cm
  • Toplam ağırlık 23,5 gram
Bunca geleneksel kıyafet, ok ve yaylardan sonra niye modern karbon'a başladım diyeceksiniz..
  • Karbon oklar daha düz, daha standart, isabet oranı daha yüksek
  • Eğrılmiyor veya kırılmıyor
  • Tedarik etmesi daha kolay, uğraşmıyorsunuz
  • Atlı okçuluk müsabakalarında herkes kullanıyor, kullanmayan dezavantajlı duruma düşüyor. 
  • Dünyaca ünlü Lukas Novotny bile organic hornbow ile müsabakalarda karbon ok atıyor..
  • Ahşap ok yapıldımı daha ağır oluyor, birçok Türk savaş okları 18-25 gram arası. 
  • Karbon=modern ve ahşap= geleneksel diye bakmamak lazım, gerçek Türk tarzı (iğne temrenli, endamlı, sinir sargılı, Türk tarzı yelekli vs) oklar şu an belki 2-3 kişi tarafından kullanılıyor, diğer tüm müsabakalarda gördüğümüz ahşap oklar 'modern Avrupa tarzı'dır. 
  • Karbon oklar Osmanlı oklarının performansını yakalıyor. Bugün ahşap oklar ile bunu yakalamak zor. Kendimize sormamız gereken soru şu: görünüşü mü yoksa performansı mı ecdadınkine benzesin?
Ecdadın yaptığı atlı okçuluk ve müsabakalarda yapılan atlı okçuluk çok farklı, bunu da kabul etmek lazım (müsabakalarda yapılan hileler için bu makalemi de okuyun)