Belki seyredenler farketmiyor, okçu arkadaşlar da farketmiyor, bugünün atlı okçuluk müsabakalarında iyi puan almak ve derece almak iyi atlı okçu olmak anlamına gelmiyor malesef. Diğer spor dallarındaki gibi oturmuş kurallar yok daha onun için kural boşluğundan faydalananlar çok. Hala adil puanlama düzeni de oturtulamamıştır.
Biz alışmışız herşeyi kaynaklardan okuduğumuz gibi ecdadın yolundan gitmeyi. Bazı şeyler ilk tuhaf gelse bile 'vardır bir bildikleri' deyip aynen uygulamaya çalışıyoruz. Ve alışmışız müsabakaları bir kültürler arası kaynaşma ve arkadaş edinme fırsatı olarak değerlendirmeye. Bazı yabancı yarışmacılar böyle düşünmüyor, tek hedefleri nasıl olursa olsun fazla puan alıp birinci gelmek.
Ben bu tecrübeleri edindim ve burada paylaşıyorum. Herhangi bir şansınızın olmasını istiyorsanız bu listedekileri uygularsınız. Bence bunları yapmak hiledir ve oturmamış kuralları istismar etmekdir, ancak EOCHA, Kore veya Ürdün gibi müsabakalarda çoğunluk yapıyor, ve bunları uygulamayanın pek şansı olmuyor. Yaparsınız yapmazsınız, size kalmış birşey.
Çok puan almak istiyorsanız işte size bir liste:
1. Yavaş at seçimi
Bu nokta bu listenin en önemli ve en çok puan getirebilen veya kaybettirebilen noktasıdır. Onun için listemde ilk sırada yer alıyor. Buraya tıklayın ve geçen sene (2011) Ürdün atlı okçuluk müsabakası Kore disiplininin sıralamasına bir bakın, ne farkettiniz?
a) En çok puan alan ilk iki kişi Ürdünlü. b) 4 Ürdünlü katıldı, atları en yavaş at, diğer atlara nazaran iki kat zaman dikkatinizi çeksin c) atın isimlerine bakın (Nasr, Fareh, Batal ve Joharh), diğerleri at paylaşırken o yavaş atlar sadece onlar için ayrılmıştı d) bilmeden en hızlı atı seçen zavallı İsveçli arkadaşımız kaçıncı olmuş? Sonuncu!
Halbuki İsveçlinin iyi atlı okçu olduğunu biliyorum ama atı yıldırım gibiydi mubarek, 90 metreyi 6,1 saniyede tamamladı, 5 hedefli atışta 150 metreyi 10,5 saniyede (benimki örn. 150 metrede 11,9s). Ürdünlüler ne yaptı? Yavaş yavaş tıpış tıpış gittiler, okları rahatçana gezlediler ve her hedefe atma şansları oldu. Hatta atın ağzını kayışla eğere bağladıklarını gördük, aman haa at hızlı gitmesin...90 metreyi neredeyse 12 saniyede, 150 metreyi de 21 saniyede geçtiler! Şimdi 11 saniye nerede 21 saniye nerede? Üstüne üstlük bir kural daha var, 3 hedefi arka arkaya vurursan 5 artı puan, hepsini vurursan 10 artı puan veriyorlar. Ürdünlüler bu şekilde bu puanları da almış oldu.
Ürdünlülerin ikisi neyse puan alabildi birinci ve ikinci oldu bu şekilde, diğer ikisi bu hileye rağmen tutturamadı. Her ülkeden en fazla iki kişi katılabilirken de Ürdün'den 4 kişi katıldı. Kendi ülkelerinin kazanmalarını ne pahasına olursa olsun garanti altına almak istiyorlardı gibi bir intibar uyandırıyor böyle şeyler. Aman Ürdün kazansın da Kral seneye de sponsor olsun :)
Aklında tut: ne kadar yavaş at, o kadar ok atma şansı, o kadar puan, anladin? Ha bir de diğerlerine de farkettirmeden füze gibi atları kakala, bu iş tamam.
2. Açık gez
Gezleri çakmak ile ısıtıp penseyle az birşey açmakta fayda var da müsabakalarda gördüğüm gezler abartılı V şeklinde açılmış. Bu şekilde gez anında kirişe oturuyor. İyi de gezleri bu kadar açık bir ok gördünüz mü müzelerde? Hayır, peki ecdad niye yapmamış? Aero dinamik olmadığı için, böyle bir ok uzağa gitmez, ancak müsabakada kullanabilirsin.
Aklında tut: gezleri aç şeyin şeyi gibi ki hızlı girsin. Vakit kaybetmeye gerek yok, anladin?
3. Oku yarım çekmek
Bu da çok yaygın olan birşey. Videolarda pek iyi görülmüyor bile, insanlar kirişi dirsek ve çene arasında bir yere kadar çekip bırakıyorlar. Bazen 'follow through' yapıp bu yarım çekişten sonra eli arkaya götürüp Kassai usülü açtıkları için yarım çekiş değilmiş gibi görünebiliyor. Tabiiki zaman kazandırıyor, ama zaten 30 libre yay örn. 20 libre olmuş oluyor. Bu artık bence ne savaş aleti, ne spor aleti, sadece bir oyuncakdır. Ama puan almaya yetiyor.
Aklında tut: Oku yarım çekip bırak, 7 metreden hedefi vurursun, anladin?
4. Okları tirkeşten çekmemek
..ve bunun yerine beldeki kuşağa koymak veya çizmeye yerleştirmek veya kol tirkeşi icad edip koldan çekmek gibi şeyler. Bu şekilde oku ortasından değil gezinden tutarsanız gezlemede 2 adım birden atlamış olursunuz. Hatta size olayın fotoğrafını da göstereyim, bilin bakalım Kore'de geçen dünya şampiyonasında (2011) hangi ekip galip geldi? Bu 'dahi' kol tirkeşlerini icad eden arkadaşlar...Tirkeşten çekene karşı haksızlık olduğu (ve deli saçması birşey olduğu) için Koreliler bunu yasakladılar. Artık herkes okları bel tirkeşinden çekmeli. Ne yoluyla olursa olsun avantaj sağlayıp galip gelme zihniyetinin güzel bir örneği. (Ama 'Dünya Şampiyonu' oldular bi kere).
Aklında tut: Okları kemer (kol) veya çizmeye koy ve gezinden yakalayıp direk kirişe tak, diğerleri aptal çünkü, anladin?
5. Oku bakarak gezlemek
Okları gezlerken daima hedefe (veya parkur yoksa gittiğiniz yere de) bakılması gerekiyor. Savaş meydanında olduğunuzu farzedin, parkur yok, etraf düşmanla dolu, ata da yön vermeniz ve nereye gittiğinizi görmeniz gerekiyor. Bu esnada oka bakmanız hayati tehlike taşır. Ama müsabakada parkur var, atın nereye gideceği belli, tehlike yok ve oka bakarak gezlemek size zaman kazandırır.
Aklında tut: oklara gezlerken bak, boşuna vakit kaybetme, anladin?
6. Parmak koruyucusu kullanmamak
3 parmak atarken parmağın gelecek yere kirişi yumuşak birşey ile kaplamak. Bunu 'her' 3 parmak atan atlı okçu yapıyor! Veya başparmak çekişinde zihgir yerine sporcu bandı kullanmak, zihgir kaymasıyla uğraşmazsınız hiç. Yaylar da düşük libre olduğu için gerekmez zaten. Osmanlı dedelerimiz zihgiri 90-100 libre üstü tirkeş/savaş yaylarının kirişinden korunmak için kullanıyordu. 30-40 libre yaya zihgir gerekmez.
Aklında tut: zihgir ile uğraşma, parmağı bantla, hatta bantlamasan da olur, 5 atıştan kimsenin parmağı şişmez, anladin?
7. Düşük libre (mülayim) yay kullanmak
Müsabakalarda kullanılan libre genelde 30 civarı. Orjinal Osmanlı yaylarının libresi en az 90-100 libredir :) Yay libresi düşük olunca oku çekerken (yanlış olarak) dirseğinizi aşağıda tutarak da çekersiniz. 30 librede farketmez ve çekişiniz daha hızlı olur. İnce ve hafif karbon ok kullanırsanız okun hızını da arttırmış olursunuz. Kore ekibi oklarında 3 yelek (tüy) yerine iki yelek kullanıyor, daha hızlı olsun diye. Aslında Kore disiplininde yelek bile gerekmiyor. Zaten kaç metre atılıyor? 7metre!
Aklında tut: 30 libreyi geçme, oku doğru teknik ile sırt kaslarını çalıştırarak atacağım diye uğraşma. Dirsek aşağıda bilek kuvvetin ile şipşak çekip atıver, anladin?
8. Modern ekipman kullanmak
Atlı okçuluğun tarihi binlerce yıl geriye gitmektedir. Aslında bunu canlandırırken 'geleneksel' bir yol izlemek lazım, değil mi? Ama amaçlar farklı, bunun farkına varmak lazım. Çoğu atlı okçuluk müsabakalarında 'tek' amaç puan toplamak. Biz okun hangi çam türünden yapıldığını konuşurken millet karbon ok kullanıyor ve isabet oranını arttırıyor. Karbon oklar hem hafif (önemli!), hem ağırlığı, spine değeri vs standart. İki karbon okunu aynı açıda attığınız zaman teorik olarak aynı yere gitmesi lazım. Bunu ahşap oklarla tutturmak çok güç.
Aklında tut: ahşap ok ile uğraşma, karbon kullan isabet oranın artsın, anladin?
Malesef atlı okçuluk müsabakalarının gerçeği budur. İnşallah en kısa zamanda müsabaka düzenleyenler bunun farkına varırlar ve kuralları ve puanlamayı biraz daha adil yaparlar ve istismara karşı korurlar. Aksi taktirde tarihi gerçeklerden çok uzak 'ancak müsabakalarda' kullanılan teknik, teçhizat vs gelişecek ve bu saçma stilin ustaları çıkacak (şu an öyle gibi gözüküyor). Biz en azından bunların farkına vararak kendi müsabakalarımızı başkalarının hatalarından öğrenerek düzenleyelim.
Lütfen soru, öneri veya görüşleriniz olursa aşağıya not bırakın, tüm soruları cevaplayacağım.
Gökmen Altınkulp
Biz alışmışız herşeyi kaynaklardan okuduğumuz gibi ecdadın yolundan gitmeyi. Bazı şeyler ilk tuhaf gelse bile 'vardır bir bildikleri' deyip aynen uygulamaya çalışıyoruz. Ve alışmışız müsabakaları bir kültürler arası kaynaşma ve arkadaş edinme fırsatı olarak değerlendirmeye. Bazı yabancı yarışmacılar böyle düşünmüyor, tek hedefleri nasıl olursa olsun fazla puan alıp birinci gelmek.
Ben bu tecrübeleri edindim ve burada paylaşıyorum. Herhangi bir şansınızın olmasını istiyorsanız bu listedekileri uygularsınız. Bence bunları yapmak hiledir ve oturmamış kuralları istismar etmekdir, ancak EOCHA, Kore veya Ürdün gibi müsabakalarda çoğunluk yapıyor, ve bunları uygulamayanın pek şansı olmuyor. Yaparsınız yapmazsınız, size kalmış birşey.
Çok puan almak istiyorsanız işte size bir liste:
1. Yavaş at seçimi
Bu nokta bu listenin en önemli ve en çok puan getirebilen veya kaybettirebilen noktasıdır. Onun için listemde ilk sırada yer alıyor. Buraya tıklayın ve geçen sene (2011) Ürdün atlı okçuluk müsabakası Kore disiplininin sıralamasına bir bakın, ne farkettiniz?
a) En çok puan alan ilk iki kişi Ürdünlü. b) 4 Ürdünlü katıldı, atları en yavaş at, diğer atlara nazaran iki kat zaman dikkatinizi çeksin c) atın isimlerine bakın (Nasr, Fareh, Batal ve Joharh), diğerleri at paylaşırken o yavaş atlar sadece onlar için ayrılmıştı d) bilmeden en hızlı atı seçen zavallı İsveçli arkadaşımız kaçıncı olmuş? Sonuncu!
Halbuki İsveçlinin iyi atlı okçu olduğunu biliyorum ama atı yıldırım gibiydi mubarek, 90 metreyi 6,1 saniyede tamamladı, 5 hedefli atışta 150 metreyi 10,5 saniyede (benimki örn. 150 metrede 11,9s). Ürdünlüler ne yaptı? Yavaş yavaş tıpış tıpış gittiler, okları rahatçana gezlediler ve her hedefe atma şansları oldu. Hatta atın ağzını kayışla eğere bağladıklarını gördük, aman haa at hızlı gitmesin...90 metreyi neredeyse 12 saniyede, 150 metreyi de 21 saniyede geçtiler! Şimdi 11 saniye nerede 21 saniye nerede? Üstüne üstlük bir kural daha var, 3 hedefi arka arkaya vurursan 5 artı puan, hepsini vurursan 10 artı puan veriyorlar. Ürdünlüler bu şekilde bu puanları da almış oldu.
Ürdünlülerin ikisi neyse puan alabildi birinci ve ikinci oldu bu şekilde, diğer ikisi bu hileye rağmen tutturamadı. Her ülkeden en fazla iki kişi katılabilirken de Ürdün'den 4 kişi katıldı. Kendi ülkelerinin kazanmalarını ne pahasına olursa olsun garanti altına almak istiyorlardı gibi bir intibar uyandırıyor böyle şeyler. Aman Ürdün kazansın da Kral seneye de sponsor olsun :)
Aklında tut: ne kadar yavaş at, o kadar ok atma şansı, o kadar puan, anladin? Ha bir de diğerlerine de farkettirmeden füze gibi atları kakala, bu iş tamam.
2. Açık gez
Gezleri çakmak ile ısıtıp penseyle az birşey açmakta fayda var da müsabakalarda gördüğüm gezler abartılı V şeklinde açılmış. Bu şekilde gez anında kirişe oturuyor. İyi de gezleri bu kadar açık bir ok gördünüz mü müzelerde? Hayır, peki ecdad niye yapmamış? Aero dinamik olmadığı için, böyle bir ok uzağa gitmez, ancak müsabakada kullanabilirsin.
Aklında tut: gezleri aç şeyin şeyi gibi ki hızlı girsin. Vakit kaybetmeye gerek yok, anladin?
3. Oku yarım çekmek
Bu da çok yaygın olan birşey. Videolarda pek iyi görülmüyor bile, insanlar kirişi dirsek ve çene arasında bir yere kadar çekip bırakıyorlar. Bazen 'follow through' yapıp bu yarım çekişten sonra eli arkaya götürüp Kassai usülü açtıkları için yarım çekiş değilmiş gibi görünebiliyor. Tabiiki zaman kazandırıyor, ama zaten 30 libre yay örn. 20 libre olmuş oluyor. Bu artık bence ne savaş aleti, ne spor aleti, sadece bir oyuncakdır. Ama puan almaya yetiyor.
Aklında tut: Oku yarım çekip bırak, 7 metreden hedefi vurursun, anladin?
4. Okları tirkeşten çekmemek
..ve bunun yerine beldeki kuşağa koymak veya çizmeye yerleştirmek veya kol tirkeşi icad edip koldan çekmek gibi şeyler. Bu şekilde oku ortasından değil gezinden tutarsanız gezlemede 2 adım birden atlamış olursunuz. Hatta size olayın fotoğrafını da göstereyim, bilin bakalım Kore'de geçen dünya şampiyonasında (2011) hangi ekip galip geldi? Bu 'dahi' kol tirkeşlerini icad eden arkadaşlar...Tirkeşten çekene karşı haksızlık olduğu (ve deli saçması birşey olduğu) için Koreliler bunu yasakladılar. Artık herkes okları bel tirkeşinden çekmeli. Ne yoluyla olursa olsun avantaj sağlayıp galip gelme zihniyetinin güzel bir örneği. (Ama 'Dünya Şampiyonu' oldular bi kere).
5. Oku bakarak gezlemek
Okları gezlerken daima hedefe (veya parkur yoksa gittiğiniz yere de) bakılması gerekiyor. Savaş meydanında olduğunuzu farzedin, parkur yok, etraf düşmanla dolu, ata da yön vermeniz ve nereye gittiğinizi görmeniz gerekiyor. Bu esnada oka bakmanız hayati tehlike taşır. Ama müsabakada parkur var, atın nereye gideceği belli, tehlike yok ve oka bakarak gezlemek size zaman kazandırır.
Aklında tut: oklara gezlerken bak, boşuna vakit kaybetme, anladin?
6. Parmak koruyucusu kullanmamak
3 parmak atarken parmağın gelecek yere kirişi yumuşak birşey ile kaplamak. Bunu 'her' 3 parmak atan atlı okçu yapıyor! Veya başparmak çekişinde zihgir yerine sporcu bandı kullanmak, zihgir kaymasıyla uğraşmazsınız hiç. Yaylar da düşük libre olduğu için gerekmez zaten. Osmanlı dedelerimiz zihgiri 90-100 libre üstü tirkeş/savaş yaylarının kirişinden korunmak için kullanıyordu. 30-40 libre yaya zihgir gerekmez.
Aklında tut: zihgir ile uğraşma, parmağı bantla, hatta bantlamasan da olur, 5 atıştan kimsenin parmağı şişmez, anladin?
7. Düşük libre (mülayim) yay kullanmak
Müsabakalarda kullanılan libre genelde 30 civarı. Orjinal Osmanlı yaylarının libresi en az 90-100 libredir :) Yay libresi düşük olunca oku çekerken (yanlış olarak) dirseğinizi aşağıda tutarak da çekersiniz. 30 librede farketmez ve çekişiniz daha hızlı olur. İnce ve hafif karbon ok kullanırsanız okun hızını da arttırmış olursunuz. Kore ekibi oklarında 3 yelek (tüy) yerine iki yelek kullanıyor, daha hızlı olsun diye. Aslında Kore disiplininde yelek bile gerekmiyor. Zaten kaç metre atılıyor? 7metre!
Aklında tut: 30 libreyi geçme, oku doğru teknik ile sırt kaslarını çalıştırarak atacağım diye uğraşma. Dirsek aşağıda bilek kuvvetin ile şipşak çekip atıver, anladin?
8. Modern ekipman kullanmak
Atlı okçuluğun tarihi binlerce yıl geriye gitmektedir. Aslında bunu canlandırırken 'geleneksel' bir yol izlemek lazım, değil mi? Ama amaçlar farklı, bunun farkına varmak lazım. Çoğu atlı okçuluk müsabakalarında 'tek' amaç puan toplamak. Biz okun hangi çam türünden yapıldığını konuşurken millet karbon ok kullanıyor ve isabet oranını arttırıyor. Karbon oklar hem hafif (önemli!), hem ağırlığı, spine değeri vs standart. İki karbon okunu aynı açıda attığınız zaman teorik olarak aynı yere gitmesi lazım. Bunu ahşap oklarla tutturmak çok güç.
Aklında tut: ahşap ok ile uğraşma, karbon kullan isabet oranın artsın, anladin?
Malesef atlı okçuluk müsabakalarının gerçeği budur. İnşallah en kısa zamanda müsabaka düzenleyenler bunun farkına varırlar ve kuralları ve puanlamayı biraz daha adil yaparlar ve istismara karşı korurlar. Aksi taktirde tarihi gerçeklerden çok uzak 'ancak müsabakalarda' kullanılan teknik, teçhizat vs gelişecek ve bu saçma stilin ustaları çıkacak (şu an öyle gibi gözüküyor). Biz en azından bunların farkına vararak kendi müsabakalarımızı başkalarının hatalarından öğrenerek düzenleyelim.
Lütfen soru, öneri veya görüşleriniz olursa aşağıya not bırakın, tüm soruları cevaplayacağım.
Gökmen Altınkulp