4-12 Haziran arası Ürdün Al Faris atlı okçuluk müsabakası için Ürdün/Amman'da bulunduk.
Sivas'tan Hilmi Arıç ile beraber katıldık müsabakaya. Müsabakanın resmi websitesi: http://www.alfaris.jo
Müsabaka Amman'da kraliyet ailesinin bizzat ilgisi ve isteği üzerine düzenlenmiştir.
Katılımcılar bu ülkelerden geldi: Brezilya, Amerika, Lüxemburg, Almanya, Fransa, İsveç, Kore, Romanya, Macaristan, İngiltere, İsviçre, Ürdün, Polonya ve Malezya.
Kısa video:
Al Faris 2011 from Meg McWhinney on Vimeo.
AL Faris International Archery Tournament
Fotoğraflar (linkleri tıklayınız):
Picasa 1
Picasa 2
Müsabaka yeri çok iyi yapılmış, herşey çok organizeydi, herşeyi düşünmüşler. Fatma hanımın çizdiği atlı okçu resimleri dev posterlere basılmış ve güzel görüntü oluşturdu. Müsabaka yerinde yemek yemek ve dinlenmek için bedevi çadırları kuruldu.
Geziler:
Organizasyon ekibi sağolsun bize Ürdün'ü de gezdirdiler biraz.
Gezi olarak bir gün bizi ölü denize götürdüler, herkese tavsiye ederim, su okadar tuzlu ki yüzülmüyor suyun üstünde kalıyorsunuz. Son gün herkes Petra'ya gitti ancak biz üçümüz Neil, Hilmi ve ben Amman da dolaşmayı tercih ettik. Alışverişlerde Ürdün malı bulmak zor, herşey adi Çin malı. Neil küçük at heykelin fiyatını sordu, ama zaten Çin malı bu dedi, satıcı yok Çin değil Hindistan dedi sözde kendini savunmak için ama komik oldu, güldük, sonuçta koskoca çarşıda Ürdün malı bulmak zor. Çinliler her ülkenin hediyelik eşyalarını yapıyorlar. Bizim kapalı çarşıda gördüğümüz malların da bir çoğu Çin malı bu arada, bir kaç ülke gezince aynı mallar hemen göze batıyor.
Lukas kamçı sordu 500 Dinar dediler ki 1000 liradan fazla birşey eder. Aynı kamçıyı ben kapalıçarşıdan 25 liraya almıştım, tesadüfen de getirdim müsabakaya, Lukas'a hediye ettim, çok sevindi, şakasına '500 dinar' dedim güldü. Amman çarşısında dolaşırken saraciye'ye girdik eyerleri görünce, adam Türk çıktı: şaşkın şaşkın 'Narıyonuz burda?' dedi. Bir gün bu restorana gittik, ünlü bir restoranmış, hatta kral da gidiyormuş bazen, şiddetle tavsiye ederiz: http://www.fakhreldin.com/
Askeri müzeye de gittik meraktan, acaba ok, yay, zırh, silah falan var mıdır diye. Fakat herkes için hayalkırıklığı oldu. Tarihleri Osmanlı'ya karşı ayaklanmalarıyla başlıyor. Müzedeki birçok eser bu harpten örn. ellerine geçen bu Osmanlı süvari kılıcı:
Diğer şeyler:
Yurtdışında en iyi kültür elçimiz: Türk dizileri! Kiminle karşılaşsam konu Türk dizilerine geliyor, Aşk'ı memnu'dan Kurtlar vadisine tüm diziler var. Otel'de televizyon kanallarına bakarken farklı kanallarda 2-3 Türk dizisi gördüm.
Ürdünlülerin kahvelerinde baharat var, ben sevmedim, ayrıca çay kültürleri pek yok gibi. Yemeklerden sonra çay veya kahve aranır oldu. Misafirperverliğimizi yurtdışında olsak bile yine gösterdik. Arkadaşları Türk kahvesine otel odamıza çağırdık çoğu akşam, çok keyifli muhabbetler oldu, çok güldük.
Sonuç olarak Hilmi ve benim için çok değerli tecrübe oldu. Ürdün'de yapılan hatalardan ve iyi yapılan şeylerden önemli dersler aldık, Hilmi'nin dediği gibi okçuluktan, atlardan müsabakalardan, tarihten bayılana kadar konuştuk doya doya. Diğer atlı okçularla konuşmalar önemli oldu, trendler, gelişmeler vs.
Amerikalı atlı okçularla tanışma fırsatı oldu. Değerli yay yapımcısı Lukas ile uzun uzun sohbetlerimiz oldu. Seneye bu arada Amerika'ya davet edildik.
İlk defa yurtdışı müsabakasına iki Türk olarak gittik, ne kadar faydalı olduğunu söyleyemem, bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Teşekkürler
Gokmen Altinkulp
Sivas'tan Hilmi Arıç ile beraber katıldık müsabakaya. Müsabakanın resmi websitesi: http://www.alfaris.jo
Müsabaka Amman'da kraliyet ailesinin bizzat ilgisi ve isteği üzerine düzenlenmiştir.
Katılımcılar bu ülkelerden geldi: Brezilya, Amerika, Lüxemburg, Almanya, Fransa, İsveç, Kore, Romanya, Macaristan, İngiltere, İsviçre, Ürdün, Polonya ve Malezya.
Kısa video:
Al Faris 2011 from Meg McWhinney on Vimeo.
AL Faris International Archery Tournament
Fotoğraflar (linkleri tıklayınız):
Picasa 1
Picasa 2
Müsabaka yeri çok iyi yapılmış, herşey çok organizeydi, herşeyi düşünmüşler. Fatma hanımın çizdiği atlı okçu resimleri dev posterlere basılmış ve güzel görüntü oluşturdu. Müsabaka yerinde yemek yemek ve dinlenmek için bedevi çadırları kuruldu.
Atlar:
Atlar güzel ve hızlıydı, 90 metre parkuru 6-9 saniye arası geçtiler. Birkaçı safkan arap, diğerleri ingiliz arap kırmasıydı. Ben Hilmi ile bir at paylaştım, Semiha adında bir Arap kısrağı.
İlk iki gün atlar seçildi, birkaç antrenman geçişi yapılıp ok atıldı. Ve bayrak töreni için geçiş provası yapıldı
Bayrak töreni:
Müsabaka:
Kore stili, Macar stili, bir de Kabak yarışması yapıldı. Malesef kuralları değiştirip sadece kore single shot tek geçiş, double shot tek geçiş ve multiple shot tek geçiş yaptılar. Macar stiline sadece 3 geçiş, Kabak stiline de 3 geçiş. Bütün müsabaka sadece toplam 9 geçiş yani, şikayet ve mırıldanmalara karşın programlarını değiştirmediler. Bizim ileride düzenleyeceğimiz atlı okçuluk müsabakaları için aklımızda bulunsun: millet at üstünde ok atmak için geliyor bunca yolu. Neil kardeşimiz çok ilginç bir hesaplama yaptı hatta. At parkurda bir geçişi 10 saniyede yapmış olsa bizim toplam kişibaşı yaptığımız atlı okçuluk 90 saniyedir!
Hilmi Kore stili 5 atışta
Ben Kore stilinde iyi puan topladım ancak Macar ve Kabak'ta puan alamadım malesef. Macar stilinde hedefi vuran enderdi, burada puan toplayana da bravo. Çoğu kişi atların hızına alışmamıştı, bu da okların hedefin sağına gitmesine neden oldu. Macar stilinde ilk ve son atış 40-45 metre uzaklığa olduğunu düşünürsek sapma baya bir sorun oldu.
Müsabaka ilginç geçti, kuralları değiştirdiler, Ürdünlüler bazı kurallara uymadı, örn. her geçişte oku hazır gezlenmiş başladılar. Hakemler buna göz yumdular ama öbür taraftan Amerikalı Katie oku çizgiden önce çektiği için elendi. Bunlar kimsenin gözünden kaçmadı ve yarışmacılar bu durumdan pek memnun olmadı. Lukas'ın hanımı: 'İşte bu beş yıldızlı otelin bedelidir' diyerek çok yerinde bir tespitte bulundu.
Sonuçta yine de zevkli geçti atışlar. Bazı fotoğraflar:
Sonuçta yine de zevkli geçti atışlar. Bazı fotoğraflar:
Arada Polonyalılar kılıç gösterisi, Fransızlar at üstünde akrobasi gösterisi, Macarlar da bi gösteri düzenlediler.
Geziler:
Organizasyon ekibi sağolsun bize Ürdün'ü de gezdirdiler biraz.
Gezi olarak bir gün bizi ölü denize götürdüler, herkese tavsiye ederim, su okadar tuzlu ki yüzülmüyor suyun üstünde kalıyorsunuz. Son gün herkes Petra'ya gitti ancak biz üçümüz Neil, Hilmi ve ben Amman da dolaşmayı tercih ettik. Alışverişlerde Ürdün malı bulmak zor, herşey adi Çin malı. Neil küçük at heykelin fiyatını sordu, ama zaten Çin malı bu dedi, satıcı yok Çin değil Hindistan dedi sözde kendini savunmak için ama komik oldu, güldük, sonuçta koskoca çarşıda Ürdün malı bulmak zor. Çinliler her ülkenin hediyelik eşyalarını yapıyorlar. Bizim kapalı çarşıda gördüğümüz malların da bir çoğu Çin malı bu arada, bir kaç ülke gezince aynı mallar hemen göze batıyor.
Lukas kamçı sordu 500 Dinar dediler ki 1000 liradan fazla birşey eder. Aynı kamçıyı ben kapalıçarşıdan 25 liraya almıştım, tesadüfen de getirdim müsabakaya, Lukas'a hediye ettim, çok sevindi, şakasına '500 dinar' dedim güldü. Amman çarşısında dolaşırken saraciye'ye girdik eyerleri görünce, adam Türk çıktı: şaşkın şaşkın 'Narıyonuz burda?' dedi. Bir gün bu restorana gittik, ünlü bir restoranmış, hatta kral da gidiyormuş bazen, şiddetle tavsiye ederiz: http://www.fakhreldin.com/
Askeri müzeye de gittik meraktan, acaba ok, yay, zırh, silah falan var mıdır diye. Fakat herkes için hayalkırıklığı oldu. Tarihleri Osmanlı'ya karşı ayaklanmalarıyla başlıyor. Müzedeki birçok eser bu harpten örn. ellerine geçen bu Osmanlı süvari kılıcı:
Arap isyancıların eline geçen Osmanlı süvari kılıcı
Osmanlı izi malesef pek bulamadık. 1517de Yavuz Sultan Selim'in Memlükleri yenmesiyle elimize geçen topraklar kaç yüz sene Osmanlı olup birinici dünya savaşı esnasında İngiliz eşcinsel ajanı Lawrence'in sayesinde Araplar'a geçmiş. Daha çok Osmanlı ile ilgili izler görmeyi umuyordum ama bir şekilde 400 senelik Osmanlı dönemi gizleniyor, söz edilmiyor. Askeri müzeye gittik, ok, yay kılıç vs görebilir miyiz diye, ama hiçbirşey yoktu, hem gülünç hem acıydı. Müzede herşey Osmanlı'ya karşı ayaklanmalarıyla başlıyor, ondan önceki dönemler yok. Bizden elde ettikleri toprakları da bir metinde 'fetih' olarak ifade etmişler ki Hilmi haklı olarak itiraz etti, Müslümanın elinden alınan yerler fetih olmaz, anca 'zapt' olur dedi. Müze yetkilileri bunu değiştireceklerini söylediler.
Yurtdışında en iyi kültür elçimiz: Türk dizileri! Kiminle karşılaşsam konu Türk dizilerine geliyor, Aşk'ı memnu'dan Kurtlar vadisine tüm diziler var. Otel'de televizyon kanallarına bakarken farklı kanallarda 2-3 Türk dizisi gördüm.
Ürdünlülerin kahvelerinde baharat var, ben sevmedim, ayrıca çay kültürleri pek yok gibi. Yemeklerden sonra çay veya kahve aranır oldu. Misafirperverliğimizi yurtdışında olsak bile yine gösterdik. Arkadaşları Türk kahvesine otel odamıza çağırdık çoğu akşam, çok keyifli muhabbetler oldu, çok güldük.
Hilmi Koreli Lee ustaya kahve falı bakıyor
Ürdünlülerin askeri bandoları çok komikti, çaldıkları mutasyon geçirmiş bir iskoç müziği/marşıydı. Bu da Osmanlı'dan ayrıldıkları dönemlerden beri İngilizlerle yakın ilişkilerinden kalma. Dikkat ettiğinizde bu birçok şeyde görülüyordu örn. üniformalardan, şapkalara hatta milli amblemlerinde İngiliz kraliyet tacı bile var.
Askeri bando
Sonuç olarak Hilmi ve benim için çok değerli tecrübe oldu. Ürdün'de yapılan hatalardan ve iyi yapılan şeylerden önemli dersler aldık, Hilmi'nin dediği gibi okçuluktan, atlardan müsabakalardan, tarihten bayılana kadar konuştuk doya doya. Diğer atlı okçularla konuşmalar önemli oldu, trendler, gelişmeler vs.
Amerikalı atlı okçularla tanışma fırsatı oldu. Değerli yay yapımcısı Lukas ile uzun uzun sohbetlerimiz oldu. Seneye bu arada Amerika'ya davet edildik.
İlk defa yurtdışı müsabakasına iki Türk olarak gittik, ne kadar faydalı olduğunu söyleyemem, bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Teşekkürler
Gokmen Altinkulp