Wednesday, 24 November 2010

İngiltere'de atlı okçuluk müsabakası Ağustos 2010

07.Ağustos 2010 tarihinde İngiltere'de atlı okçuluk müsabakasına gittim. 
Çoğunuzun tanıdığı Neil Payne organize etti, websiteleri: http://www.bhaa.org.uk
Birkaç video ve resim:

Reuters atlı okçuluk haberi

Atlı okçuluk resimleri


Zana ve Karl Greenwood çiftinin çiftliğinde yapıldı müsabaka (İngiltere'nin güneyinde biyerde). Çiftliği yeni kiralamışlar, çok huzurlu yemyeşil bir yer, kendilerinin 5 atı vardı, diğer bazı arkadaşlarda kendi atlarını getirdiler, doğru hatırlıyorsam 15 yarışmacı vardı. Cumartesi günü biraz yaya olarak ok atıldı, sonra atlar seçildi, biraz kılıç gösterdim vs muhabbetler güzeldi. Güzel haber şu, çoğu başparmak çekişi kullanıyordu Neil sayesinde. Başparmak çekişinin üstünlüklerini anlatmaya gerek kalmadı. Ama maalesef hiçbiri zihgir kullanmıyor,  kullanmasını da bilmiyordu ve mandalı da yanlış yapıyorlardı. 2 kişi Grozer'den zihgir almış, zihgirle atamıyoruz dediler. Baktım zihgirin birsürü hatası var, zihgire benzemiyor, kullanılmaz, daha çok süs. Anlattım detaylı olarak zihgirin nasıl çalıştığını ve nasıl yapıldığını, doğru atış tekniğini gösterdim ama zor.. Bazıları bi kere Kassai stili öğrenip başparmağa geçmişler. ne yaparsan yap doğrusunu gösteriyorsun, 3-5 atış sonra yine yanlış yapıyorlar.. neyse Fotoğraf, belge ve bilgilerle yardımcı olacağıma söz verdim.

Asıl müsabaka Pazar günüydü. Reuters'ten bi adam geldi, çok ilginç. Bizim Sivasta yapılan atlı okçuluk etkinliğine Reuters gelmişti çok hoşlarına gitmiş, böyle birşeyin İngilterede de yapılacağını duyunca oraya da bir muhabir göndermişler. Reuters sayesinde tüm dünyada yayınlandı. Neil'in iki atı vardı birisi Anabel kısrak, bi gözü mavi, 15 yaşına rağmen en hızlı ikinci attı 90 metreyi 8 saniyede gidiyordu. 
Neil Payne, Anabel ile

Ben Sputnik ile

Bir iki geçiş sonra ben binerken nalını düşürdü yalnız, ev sahibinin atlarından birini aldım, Sputnik, en hızlı atları, 90 metreyi 7 saniyede gidiyordu, yağız bir 'Welsh cob'. Atlar ilginç çoğu tüylü müylü iri yarı yük atı türü, eskiden traktör daha yokken o tür atlarla tarlaları sürüyorlarmış. Ülkede güzel ingiliz Thoroughbred ve Arap atları varken niye bunları kullanıyorlar anlayamadım. O atların dayanıklı olduklarını ve az bakım istediklerini söylüyorlar, yani eşek veya keçi gibi dışarıda arazide bıraksan kendi başının çaresine bakıyor hasta olmuyor üşümüyor.

Disiplin olarak Kore stili
-tek atış,
-çift atış (öne ve arkaya) ve
-3 hedefe atış vardı.
-Son olarak tavşan hedefine atıldı, seyirciler için en zevkli buydu.

Hoşuma giden şuydu, Neil çok güzel planlamış herşeyi. Önceden sunum yaptı, bizi 3 gruba ayırdı, bir grup tüm atışları yapıyor bitiriyor, bu arada diğer iki grup sırayla yardımcı oluyor, ama herkesin işi belli ve yazılıydı. Tüm yarışmacılar aynı zamanda yardımcıydı böylecene kendi kendimize hallettik. İlerisi için aklımızda bulunsun. Örn. biri tek atışlarda hedef hakemi, puanları orta hakeme bildiriyor ve okları her atıştan sonra topluyor. Her hedefin karşısında sorumlu biri vardı. Başlangıç çizgisinde ve bitiş çizgisinde küçük kırmızı bayraklı birileri vardı, geçişlerde bayrakları sallayarak ortadaki zaman hakemine zamanı göstermek için. Her geçişte zaman tutuldu ve orta hakem hoparlörle puanları ve zamanı bildirdi. 



Tavşan disiplini çekişmeli geçti. 3 grup vardı, her gruptan birinci belirlenip 3 birinci ayrı bir turda atacaktı. İlk grup çoğunlukla ıska attı, küçük tavşanı vurmak kolay değildi. Benim grupta ben güzel orta yerinden vurdum, sonra ev sahibi Zana hanım öyle iyi attı ki tavşanın baya ortasına attı ve benden daha çok puan aldı. Herkes onun tur atlayacağını zanneti. Benim ikinci geçişimde daha da ortasından yine vurunca Zana hanımı şutlamış oldum ve millet şaştı ve coştu. 
Tavşan hedefi

Sonra grup birincileri yarıştı, yine vurdum ancak bi başka arkadaş tam ortasından vurdu ve birinci oldu. Toplam olarak Neil birinci ben üçüncü geldim zevkli bir haftasonu oldu. Sultan 2nci Murat'ın meşhur kabak atışının minyatürünü tşirt'e bastırdım, 7 tane dağıttım ve seneye kabak yarışması için ikna ettim.. Türkiye'deki güzel gelişmelerden de tabiiki bahsettim. Resimlere bakın, bayan atlı okçu da baya vardı. İnşallah ileride Türkiye'den de müsabakalara bayan atlı okçu göndeririz.


Sputnik ile uçarken

Zana hanım ile







Aşağıdaki resmi profesyonel fotoğrafçı çekti. Fotoğraf makinesini tam atın geçeceği yere toprağa koyup çekti, çok tuhaf bir perspektifi var. Atın ayakları yine havada uçuyor ve tam oku tirkeşten çekiyorum.. Heralde ok ile yaralanıp yerde yatan bir haçlının son gördüğü böyle bir manzara olmalıdır :)




Zana hanım ve kocası cündi ve 'stunt' gösterileri yapıyor, özel eyerleri var bunun için ve at üstünde binbir akrobasiyi yapıyorlar ve atlı gösteriler yapıyorlar veya sinema filmi çekimlerine katılıyorlar. Aşağıdaki videoyu izleyin:









Gökmen
gokmenaltinkulp@gmail.com

Monday, 8 November 2010

Ok ve yay

Türk okçuluğunun ve Türk atlı okçuluğunun tanıtımına çok vakit harcıyoruz. Seve seve. Babürler olsun, Türkmen İranlılar olsun, Selçuklu veya Osmanlı olsun, Türki milletlerin tarihteki okçuluk ve atlı okçuluk kültürü dünyanın en gelişmiş okçuluk kültürüydü. Hem ok, yay gibi teçhizat olarak, hem atış tekniği olarak, hem teşkilat olarak (loncalar vs). Bu üstünlük birçok savaşlarda ve Okmeydanlarında kanıtlanmıştır.

Tanıtımda ben ve arkadaşlarım görüyoruz ki Türkiye'de kime sorarsanız sorun 10 kişiden 9'u yay diyeceğine ok diyor! Şimdi bu küçümsenmeyecek bir hata. Gazetelerde ve televizyonda bile yapılan çok yaygın bir hata. 'Türk oku' deniliyor ama yay kastediliyor. Bu hata herhangi bir başka dilde veya millette olabileceğini zannetmiyorum. Düşünsenize İngilizce 'bow' ve 'arrow', veya Almanca 'Pfeil' ve 'Bogen', veya Fransızca 'arc' ve 'fleche'i karıştırana hiç rastlamadım, zati çok komik olur. ''This English arrow has 130lbs drawweight.'' ??!!
Bu tenis raketine tenis topu demek gibi. Veya tüfeğe kurşun demek gibi.

Mütevazi bir şekilde yanlış bilenleri bilgilendirdiğimde de çok ilginç tepkiler oluyor. 'Sen ne karışıyorsun kardeşim'den 'Ahh nolcak ya anlıyo millet işte'ye kadar.

Burada birdaha basit farkı tekrarlamak istiyorum. Böyle muhteşem bir okçuluk geçmişine sahip olan millete daha güzeli yakışır.
'Uzağa fırlattığınız ok, elininzde kalan yay.'

Ok: 
(Türk oku, Grayson koleksiyonundan)


Yay :









                     (Türk yayı, Kemanger Cem Dönmez ustanın yapmış olduğu kompozit yay)

Umarım birşekilde bu blog'un bu hatayı düzeltmekte faydası olur.
Ok ve yay hakkında daha çok bilgi isteyenler için Ünsal Yücel'in 'Türk okçuluğu' kitabını öneririm.

Gökmen
gokmenaltinkulp@gmail.com