Avrupa atlı okçuluk müsabakası EOCHA 2009
Aradan vakit geçmesine rağmen yazdığım raporu burada birdaha paylaşmak istiyorum. Birincisi Türkiye'nin ilk defa yurtdışında atlı okçuluk konusunda temsil edildiği müsabaka olduğu için ikincisi çok değerli tecrübeler edindiğimiz için. Müsabakaya birçok ülkeden 60 kadar kişi katıldı, dereceye giremedim ama bol tecrübeyle geri döndüm. Aslında 6 kişi gidecektik, Sivas ekibi ile birlikte, bir türlü sponsor parası alamadığımızdan anca ben gidebildim.
Resimler burada, Picasa'yı açamayanlar için aşağıda birkaç resim paylaşacağım:
Picasa resimleri EOCHA 2009 Avrupa atlı okçuluk müsabakası için tıklayın
Atlı okçuluk müsabakasında ilk defa Türk bayrağı (Eylül 2009)
03.09.2009 Perşembe 8.25 uçağı ile İstanbul'dan Frankfurt'a gittim, sonra uzun tren yolculuğu ile Bamberg'e geldim, oradan organizatörler beni aldı yine bir yarım saat araba seyahati ile 15.30 gibi müsabaka yerindeydim. Gelen takımlarla tanıştım ve ufak tefek hazırlıklarda yardım ettim. Akşama takımlar kendilerini sunumlarla tanıttılar. Atlı okçulukta başı çeken Kore'dir, müsabakadan daha birkaç hafta önce Kore'de yapılan dünya atlı okçuluk festivali 83.000 $'a mal olmuş ve tüm bu parayı birsürü sponsorlar üstlenmiş. En büyük destekçileri ve sponsorları (Güney) Kore devleti. Atlı okçuluğu kültürlerinin önemli bir parçası ve birçok Kore dövüş sanatları arasında görüyorlar. Atlı okçuluk federasyonları UNESCO bağlı olmuş! Ayrıca Sokcho'daki atlı okçuluk tesislerini büyütüyorlar yeni yerler inşa ediyorlar. Atlı okçu topluluğu olmayan Almanya'da 100'den fazla aktif atlı okçu var. Müsabakalarda Macar ve Kore disiplinlerinden bıkmışlar ve kabak oyunu gibi yeni, seyircileri daha çok etkileyecek şeyler arayışındalardı. Organizatörlerle EOCHA müsabakasında kabak oyunu hakkında baya konuştum. Örn. yarışmacılara iki gruba ayırıp direğe içinde kuş bulunan kafes dikip yarıştırma fikri çok hoşlarına gitti.Tabi kafesin altı ok geçirmez olup bir mekanizma olabilir. Çabalarımız sonucunda 2010 senesinde Türk kabak disiplini dünyada birçok müsabakada yer aldı zaten. Sonra ben sunumumu yaptım bol resim ve kaynak gösterdim, Göktürk, Selçuklu ve Osmanlı ve bugün Türkiye'de atlı okçuluğumuzu anlattım. Atlı okçuluk disiplinleri, Osmanlı ve Selçuklu'da atlı okçu çeşitlerini anlattım. Bu arada bol bol Sivas cündilerinden ve hünerlerinden bahsettim ve resimler gösterdim. Sunum öyle beğenildi ki o ana kadar bana karşı biraz soğuk davranan Kore'liler tercüman ile sunumu çok beğendiklerini defalarca dile getirdiler. Diğer ekiplerden de sonradan yanıma geldiler ve tebrik ettiler. Milletin ağzı açık kaldı, hiçbir milletin bu kadar önemli bir atlı okçuluk tarihi yok. Böyle bir geçmişe göre başı çeken aslında Kore değil biz olmalıydık...
Cuma günü sabahtan pansiyonda kahvaltıda tesadüfen Kore ekibiyle karşılaştım, birdaha Türk atlı okçuluğuna ve gördükleri resimlere hayran kaldıklarını söylediler. Kore dövüş sanatı olan Tekvando'da 2 dan'ımın olduğunu ve Avrupa'da birsürü ülkede dövüştüğümü söyleyince
zati derin saygılarını uyandırdım ve son buzlarda eridi. Baya oturduk ve konuştuk bir sürü soruları vardı, odadan Ünsal Yücel kitabımı getirdim ve resimlerin üstünden geçtik. Bilhassa kabak oyununu sevdiler ve bir resimde donup kaldılar; atın eğerine ip ile bir top bağlayıp arkaya topa ok atan süvari resmi. Bunun ikili varyasonunu 'Mogu' olarak kendileri oynuyorlar çünkü. Kitabı benden satın almak istediler ben tabiiki onlara hediye ettim. Kitabı UNESCO ile görüşmelerinde kullanacaklarını söylediler.
Koreli sporcular
Sonra müsabaka yerinde atları seçtik ve bir iki prova dörtnalları yaptık, amaç güvenlik nedeniyle organizatörlerin herkesin dizginleri bırakarak dörtnala gitmesinden emin olması. Bazı insanlar kendi atlarını getirmiş ama birçoğu da kiraladı, bir ata 3-4 binici düşüyordu. İşte burada işin püf noktaları başlıyor; geçen sene iyi olan binicilere at seçiminde öncelik verdiler ve hızlı atlar önceden kapıldı. Öğleden sonra bir yağmur indirdi ve tüm aktiviteleri durdurdu. Ben Fransız ekibiyle Kafe'de oturdum, sunumun birdaha üstünden geçmemi istediler. Fransızca olarak birdaha anlattım ve Türk okçuluğu hakkında da uzun uzun konuştuk. Bu arada anneannemin dediği 'bir lisan bir insan' çok doğru çıktı; Türk (atlı) okçuluğumuzu Fransızlara, Belçikalılara, İsviçrelilere Fransızca olarak anlattım, Almanlara, bazı Macar ve Polonyalılara Almanca anlattım, ve diğerlerine İngilizce olarak tanıttım. Birçoğunun İngilizcesi kötü veya hiç yoktu, farklı dillerle onlara ulaşabilmemden dolayı avantajlıydım. Ayrıyetten müsabaka boyunca anonsları bile sadece Almanca yaptılar.
Hakemler çadırda oturdular
Yarışma yeri yemyeşil büyük bir alandı
Cumartesi günü resmi açılış oldu, tüm ekipler tarihi atlı okçu kıyafetleriyle ve bayraklarıyla geçiş yaptılar, sonra birde dörtnala dalgalanan bayrakla teker teker geçiş yapıldı. İlk defa atlı okçuluk müsabakasında Türk bayrağı dalgalandı, duygulandım. İnsanlar bayrağımıza özel ilgi gösterdiler ve özel alkış ettiler.
Bayraklı geçiş
Bayraklı dörtnal
Cumartesi günü Kore disiplinleri yapıldı ve ilk olarak 90 metrede tek atış yapıldı, herkes iki geçiş yaptı. Oku tirkeşten çekmek gerekiyordu. 90 metrenin başında ve sonunda aletlerle zamanı ölçüyorlardı, 84cm x84cm hedeflere atış yapılıyor 5 bölge var, en yüksek puan getiren hedefin ortasına olan küçük kavun büyüklüğünde olan kaplan resmiydi (5 puan). 90 metreyi 12 saniyede geçmek gerekiyor, altında olursa saniyen kadar artı puan alıyorsun, üstünde olursan saniyen kadar eksi puan. Örn. hedefi vuruyorsun 3 puan alıyorsun ve 9,4 saniyede geçiyorsun, (12-9,4=2,6) yani 3+2,6=5,6 puan alıyorsun. Hızlı atlar müthiş avantajda, en hızlı atları Korelilere verdiklerinden örn. 6,5 saniyede geçiyor kaplanı vuruyor ve 5,5+5= 10,5 puan alıyor.
Kore atlı okçuluk disiplini
Sonra ikili atışlar yapıldı, bir öne doğru biri arkaya atış. Yine zamana puan veriliyor ve hızlı atlar avantajda. Bu iki disiplinde de fena değildim 2 kaplan vurdum insanlar baya alkışladı ama atım en yavaş atlardandı, zaman bonusu çok az aldım. Sonra 150 metreye 5 hedef konuldu, 30 metre arayla. Burada 16 saniyenin altında olmak gerekiyordu. Oku başlarken hazır gezleyebileceğimi bilmiyordum ilk geçişte. Hızlı atlılar şu stratejiyi izledi: mümkün olduğu kadar hızlı gidip sadece 1,3 ve 5inci hedefe ok atıp (hatta bazen sadece üçüncü hedefe attılar) hedef puanından ziyade iyi bir zaman bonusu kazanmaktı.
Kore hedefi
Koreli sporcu
Koreli sporcu
sesi en kaba erkek sesinden daha derindi.. Donuma kadar ıslak eşyalarla bi yarım saat kadar bunu titreye titreye seyrettim kaçırmamak için sonra hemen pansiyona gidip yarım saat sıcak bir duş aldım.
atabildiğin kadar ok atabilirdin ve okları elinde tutmak serbest. Yine zaman bonusu var ancak 16 saniyeyi geçersen ne olursa olsun 0 puan alıyorsun. Bu defa 2 geçiş değil herkes 6 geçiş yaptı. Hızlı atı olanlar yine aynı stratejiyi yaptı, örn. sadece ortadan attılar 2 puan alıp 6,5 saniyede geçip 9,5 puan da zaman bonusu aldılar toplam 11,5 puan (hiç vuramazsan zaman bonusu da olmuyor). Bir de Macar stratejisinde atanlar vardı bunlar da 12 saniye civarı bilerek yavaş
gidip 6 ok atabiliyorlardı, okları yay eline önceden özel bir şekilde yerleştiriyorlar.
Macar disiplini
Ben ok atarken
Kore Mogu oyunu
Sonuçta dereceye giremedim, ama daha iyi puan alabilmek için birsürü tecrübem oldu, bunları yaparız yapmayız o ayrı konu.
Yarışmacıların kullandıkları küçük 'kolaylıklar':
1. At seçimi, en iyisi kendi atın, alıştığın at, hızlı at genelde daha iyi. Zaman puanları kazanıyorsunuz. Ve at ne kadar hızlı koşarsa o kadar az sallanır.
2. Gezler: bunların gezleri kirişi tutan yerden sonra iki tarafa doğru 45 derecede açılıyor. Böylece gezlemek çok daha kolay oluyor. Ancak bu şekilde bizim başparmak çekişi ile zor atılır, çünkü gezin ucu ele batar gibi geliyor bana, kore başparmak çekişi ile olur.
3. Arkalık kullanmıyorlar ok nereye gezlenirse öyle atıyorlar. Kirişe 7-8 cm bir muşamba sarıp yapıştırmışlar, el için deri de kullanmıyorlar bi işaret parmaklarını bant ile sarıyorlar muşambasız
yere denk geldiği için. Yaylar zati çok düşük libreli.
4. Okları hazır yay elinde tutuyorlar, Koreli arkadaşlar bile bu Macar/Kassai stilini kullanıyorlar. Koreli'nin sırası gelmeden önce konuştuk, doğru olmadığını söyledi, aslında o da okları kiriş elinde tuttuğunu ama bu 'spor' için daha hızlı olduğundan yay elinden beslediğini anlattı ve bana gösterdi. Ben yine de Türk okçuluğumuzu tanıtmak açısından kiriş elimden besledim, 90 metrede en fazla 3 ok atabildim. İyi de oldu, onlar için bu 'yeni' stil ilgi çekici, daha şimdi katılımcılardan biriyle yazıştım, bu stili çok beğendiğini ve daha üstün olduğunu söyledi, ve hemende forumlarına yazmış. Biraz gezlerlede oynayıp daha hızlı olmak lazım.. Avrupa şampiyonu Macar Christoph Nemethy yay elinde okları tutarak Kassai stili ile 12 saniye
gibi bir zamanda 6 ok atıyor.
5. Aynı setup'ta antrenman; yarışmacıların çoğu hergün EOCHA standartlarındaki mesafelere hedeflere yani aynı parkurda ve setup'ta antrenman ediyor. Resim galerisinde hem Kore hem Macar disiplini için standartları göreceksiniz. Yani tüm atışlarda oku ne kadar havaya
dikeceklerini biliyorlar. Atın parkuru zamanında bitirmesi için hızlarını biliyorlar. Bilhassa Macar stilinde çok farkediyor. 45 metrede oku ne kadar havaya dikecesin ve hedefin ne kadar soluna
atacaksın bunu aynı setup'da hergün antrenman etmek lazım. Bu arada atlı atışlarda sola doğru atışta hızınıza bağlı ve atış açısına göre ok sağa sapar. Bundan dolayı atın hızı, atış açısı ve mesafesi önemli faktörler.
6. Yayların çekiş gücü genelde 28-40 libre arası, küçük parmakla bile çekilebiliyor, ben 60 libre kullandım sorun olmadı.
7. Eyer; ilk günü İngiliz eyeriyle bindim, ikinci günü macar eyeriyle. Macar eyeri müzedeki türk eyerlerine göre daha dar, neredeyse önden ve arkadan bastırıyor. Oturarak çok zor biniliyor ama zaten ayakta durmak içinmiş, ayakta bindim ben de, ve rahatlığı o zaman hissettim. Önden ve arkadan destek oluyor. Bir iki ok atmadan kabak atışı yapar gibi ayağa kalkıp atın boynuna eğilip yayı havaya diktim dörtnalda ve bu eyerin bu iş için çok uygun olduğunu farkettim, yalnız sert tahta yerleri biraz yumuşak birşeyle kaplasalarmış daha rahat olacakmış.
Asya tipi Macar eyeriyle
8. Başparmak atanlar zihgir kullanmıyor, 30 libre yayda gerekmiyor,
zihgir kayması vs de olmuyor hiç uğraşmıyorlar.
Sonuçta Türk kültürünü, Türk (atlı) okçuluğunu tanıttık, millet bunu uzun zamandan beri bekliyormuş. Bazılarına daha detaylı anlattım, bazılarına daha genelden başlayıp Türklerin Arap olmadığını, Arapça değil Asya dili konuştuğunu ve Orta Asya'dan yani atlı okçuluğun doğuş
yerinden geldiğini anlatmak zorunda kaldım. İtalyanların gönlünü aldım, Türk medyasındaki bir aralar İtalyan düşmanlığından kalan küçük bir yaraları varmış.
Vs vs vs
Hepsini Türkiye'ye davet ettim.
Kalabalık gidebilseydik çok güzel olacaktı.
EOCHA 2009 Yarışmacılar
Gökmen
gokmenaltinkulp@gmail.com
No comments:
Post a Comment